Tutulma

 

TUTULMA
           
  Ey gelincik, yar diye sana vurulmuşum,
              Senden kaçış yok, gözlerine tutulmuşum
           
            Bir çoban bir tazeye vurulmuş, ondan başka bir şey düşünemez olmuş. Gecesi gelinciğe benzettiği tazenin düşü ile gündüzü  tazenin  hayali ile geçermiş. Bütün aşklarda olduğu gibi âşık çoban maşukunu hiç görmüyormuş, göremiyormuş. Ona olan  aşkını ilan etmesi ancak rüyalarında mümkün oluyormuş. Ah ah ne yazık ki rüyalar da bile kendini ifade edemez, anlatamazmış derdini sevdiğine. Dökemezmiş derdini ummana.

             Sevdiğinin gözlerinde okyanusların genişliğini, denizlerin derinliğini, kâinatın sonsuzluğunu görür ama bunu ifade edemez, anlatamaz. Sevdiğini görünce dili tutulur, lal olur. Pervane böceği misali sadece gelinciğin etrafında döner durur, gelinciğe ram olur. Onu sevdiğini onu istediğini, onunla bir hayat yaşamak istediğini söyleyemez. Gelinciğe; onu sevdiğini, onu istediğini söylemek haramdır, yasaktır, günahtır. Ne kendini nede sevdiği gelinciği böyle bir harama sürüklemek istemez. İstemez fakat gönül müdür yoksa nefis mi bilinmez ama söz dinletemez kendine. Söz dinlemeyen kendisi olduğu için başkasına da bir şey diyemez. Ne desin ve nasıl desin “Bırak mevcut hayatını da başka bir hayata başlayalım" diye denir mi? Elbette denmez. Seven sevdiğini bir bilinmeze, bir harama, bir günaha sürüklemez.
 
            Çoban sevdiğinin yanağındaki kırmızı renkte gelinciği görmekte, o sebepledir ki gelincik çiçeğini çok sevmektedir. Gelincik aşkına karşılık vermeyince aynı kırmızı renk bu defa akşam güneşinin gurubu olup çıkmakta ve biten bir günü, biten bir sevdayı, biten bir ömrü anlatır olmaktadır.
 
            Gelincik gerçektende güneş gibidir. Ama akşam güneşi değil hayatı başlangıcı besmeleyi anlatan sabah güneşidir gelincik. Ona bakan; gözlerindeki ışığının etkisinden kurtulamaz. Gelincik güneş, etrafındakilerde gezegen gibidirler. Ama Garip çoban için durum farklı o gezegen değildir. O aydır, o hilaldir. Güneşten ışık alırsa yansıtan almazsa karanlıkta hapsolandır. Artık ışığı yansıtamayan aydır o. Karanlıkta kalan ve karanlıktan korkandır çoban.
 
Gelincik güneşse çoban için güneş hep olmaktır, güneş varlıktır, güneş hayattır ve sevdiği sayesinde hayatta kalmaktır. Ay hayran hayran güneşe bakarken o kadar dalgınlaşır ki, güneşe bakmaktan gözleri kamaşır, hiçbir şeyi göremez hale gelir. Kaçış yoktur artık güneşin etkisinden, istese de kurtulamaz ay bu etkiden. Güneşin çekim kuvvetine öyle bir girmiştir ki, bir girdap bir anafordur bu. Kurtul kurtulabilirsen güneşin etkisinden. Hangi aşık kurtulmuş ta garip çoban kurtulacak. İşte bu nedenle tutulmalar meydana gelir.
 
Garip çobanda aynı ayın güneşe baktığı gibi bakmakta gelinciğe. Bu nedenle kamaşan gözleri dolayısıyla araya girenleri göremez, göremez hale gelir. Araya girenler sebebiyle tutulma yaşar ve gelincikten uzak kalmakta karanlıkta kalmakta ve gelinciksiz bir hayattan korkmakta ve üşümektedir çoban. Üşüyor fakat üstünü örten kim saran sarmalayan kim? Yalnızlığı, karanlığı ve sevdiğinden uzak olmayı kim sever ki garip çoban sevsin. Kim ister sevdiği ile arasına bir başkasının girmesini? Aşık sevdiğini giydiği urbadan kıskanan değimlidir? Âşık gün gelip çöllerde, gün gelip kuyu dibinde, gün gelip balık karnında gün gelip mağarada sevdiğini arayan değil midir? Âşık sevdiğine bakınca kamaşan gözlerinden dolayı meyve yerine elini doğrayan değimlidir?
 
Ey garip çoban sen ne istersin muradın nedir? Yalan dünyanın heves ve şehvetini mi yoksa hiç bitmeyen ve sevdiğine mutlaka kavuşulan sonsuz aşkı mı?
 
Ey garip çoban sen ne istediğini bil gerisi kolay! Heves ve şehvet peşinde isen zaten kazansan da kaybedensin demektir. Elde ettiğin zafer senin değil cehennem ateşinin ve ateş meleği şeytanın olacaktır. Böyle bir zafer istersen zaferin kolay olacak hiç kuşkusuz. Çünkü şeytan seninle !!!
 
Ey garip çoban istediğin sonsuz aşksa bu biraz meşakkatlidir. Aşk yolu dikenle, ateşle dolu. Sen yanmaya hazırsan önce nefsini yak yok et. Bu yolda ayaklarına gül dökmeyecekler, sana şerbetler sunmayacaklar. Önce Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri gibi benlik duygunu yen, makam mevkii ayaklar altına al da gel. Benlikten sıyrıl da gel aşk kapısına. Kavuşacağın en güzel, en latif, en cömert, en merhametli, en şefkatlisi olacaktır.
 
Sen tutulmaya gör, her tutulma yakar adamı. Ama en çok ta adam olanı yakar.
"Aşk, maşuk için yanmaktır."
 
Facebook beğen
 
Gönül Bir Deryadır
 
Gönül bir deryadır girmesini bilmek gerek,
Sevda bir ummandır sevmesini bilmek gerek
Ne Okuyalım?
 
Kitabın Adı:Gelincik hikayeleri
Yazarı: Çınar Hoca ÇOBANİ
Tür: Hikaye,deneme
Konu: Gelincik çiçeğine vurulan bir çınarın hikayesi falb tarzında işlenmiş.
Ben de Kaldı
 
Bir bahar sabahı doğarken güneş,
Seni gördüm çırpınan kalbime eş
Hayat kumarında olmadım serkeş
Sana esen seher yeli bende kaldı.

****
Bir bakışta ben-i gördüm yüzünde
Hayalimin izi vardı bal köpüğü gözünde
Yer almak isterdim her tatlı sözünde
Sana olan sevdalı yürek bende kaldı.

****
Yanakların kızarmıştı belli arından,
Uzaklaşamadım o an senin yanından
Umutlu olayım mı bugünden yarından,
Sana gelen aşk yolları bende kaldı.

****
Bir kor düştü yaktı benim özümü,
Senin için sakınmam budaktan gözümü,
Yaşayamam sensiz hem yazımı, güzümü
Sana bakıp yanan yürek bende kaldı.

****
Yağmurlar yağıyor oysa hava kurak
Toprak kuru bak sadece gözlerim ıslak,
Gelincik rengini almış sende al yanak,
Sana doğru akan yaşlar bende kaldı.
EY MAŞUK
 
Sana hep yazılsın istersin ey gönül,
Sen başkası için ne zaman yazacaksın,
Senin uğruna yanan gönül var,
Sen ne zaman yanıp yakılacaksın..
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol