Üç Beş İyi Adam

Şehirlerarası yolda aracın içinde iki kişi oturmuş yolculuk ediyorlardı. Aracın teybinde arka arkaya uzun havalar çalmakta türküleri dinleyen kişiler sanki yola değil sonsuz ufka bakıyorlardı. Sabah güneşinin doğuş şöleninde ufka ve geleceğe umutla bakar. Sabah vakti ufkun kızarıklığında bu güne, yarına hatta daha ileri ki zamanlara ait beklentileri hayalleri sarıp sarmalayan umut saklıdır sanki. Araçta sadece teybin sesi vardı, belli bir süre sonra bu sessizliği sürücü koltuğunun yanında oturan kişi bozdu.

“Abi yola çıkalı bu yana ağzını bıçak açmıyor. Yoksa yeni bir göreve atanmış olduğun için mutlu değil misin?”
“İçimdeki sıkıntı yeni bir göreve atanmış olduğum için değil. Biliyorsun bu atandığım görev için ülke çapında yapılan sınavda dereceye girdiğimiz için bizi bir ay süren kursa aldılar. Kursun sonunda tekrar sınava tabi tutulduk bu sınavı da kazandık. Sonra tercihlerimizden birisine bizi atadılar. Kısacası göreve biz talip olduk ve atandık.”
“İyi de abi o zaman sıkıntın nedir?”

“Buna sıkıntı mı denir başka bir şey mi nedir bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa bu şehirde çok mutlu idim. Bu mutluluğu sağlamamda şehir insanının iyiliği benim çalıştığım iş yerini sevmem ve hepsinden önce biliyorsun üç tane çok yakın arkadaşım burada kaldılar. Ben başarılı olmuşsam dostlarımın desteği ve duaları ile olmuştum. Şimdi yeni atandığım görevde insanlar birbirinin ayağını kaydırmaya çalıştığı makam mevki hırsının doruk noktasında olduğu bir yer. Sıkıntı bu, dostların olmaması ve onların desteğinin olmamasıdır.”

“Abi sana bir hikâye anlatmak istiyorum, belki iyi gelecektir. Bu hikâyeyi ben de üniversitede bir abiden duymuştum.”
“Eee anlat bakalım meraklandım şimdi.”
“Evvel zaman içinde bir şehirde dört tane birbirinden iyi insan varmış. Bu insanlar kimin bir sıkıntısı olsa koşar nerde bir imdat sesi duyulsa orada biterlermiş. Şehirde tam anlamıyla huzur ve sükûnet mevcutmuş. Bu dört dost bir araya gelince birisi demiş ki:

“Dostlar size bir şey söylemek istiyorum. Bana kalırsa bu şehirde bizim görevimiz bitti. Hepimiz başka şehirlere dağılıp iyiliklerimizi oralara da götürelim oradaki insanları da eğitelim. Bize düşen görev budur. On yıl sonra tekrar burada buluşur gittiğimiz şehirlerde yaptığımız çalışmaları paylaşırız.”

Arkadaşları teklifi kabul etmişler hepsi de başka bir şehre gitmişler. Gittikleri şehirlere iyilik, doğruluk, dürüstlük, huzur ve mutluluk götürmüşler. Gerçekten de tam anlamıyla huzur şehri olmuş bulundukları yerler. On yıllık süre dolunca eskiden yaşadıkları şehre gitmek için yola çıkmış uzun bir yolculuktan sonra şehre yaklaşınca şehirden dumanlar yükseldiğini feryat figan koptuğunu görmüş. Şehirden hızla uzaklaşmaya çalışan bir adamı yakalayıp sormuş:

“Arkadaş telaşla nereye böyle? Bu şehirdeki hal nedir?”
“Beyim vaktin varken sende kaç, şehre giren boğazlanıyor vahşet aldı başını gidiyor. Ben canımı kurtarmak için kaçıyorum.”
“Ama bu şehir önceden böyle değildi. Huzurun mutluluğun hâkim olduğu bir şehirdi. Yok mu bu vahşeti önleyecek birisi?”
“Vardı beyim vardı, üç beş iyi adam vardı. O üç beş iyi adam burada birisini bırakmadan başka yerleri kurtarmaya gittiler şehir bu hale geldi.

İşte abi siz geldiğiniz şehirdeki üç beş iyi insanlardan birisi idiniz. Ayrılmak önce sana düştü. Bak sonra göreceksin diğer arkadaşların da zamanı gelince ayrılacaklar bu şehirden.

"Aşk, maşuk için yanmaktır."
 
Facebook beğen
 
Gönül Bir Deryadır
 
Gönül bir deryadır girmesini bilmek gerek,
Sevda bir ummandır sevmesini bilmek gerek
Ne Okuyalım?
 
Kitabın Adı:Gelincik hikayeleri
Yazarı: Çınar Hoca ÇOBANİ
Tür: Hikaye,deneme
Konu: Gelincik çiçeğine vurulan bir çınarın hikayesi falb tarzında işlenmiş.
Ben de Kaldı
 
Bir bahar sabahı doğarken güneş,
Seni gördüm çırpınan kalbime eş
Hayat kumarında olmadım serkeş
Sana esen seher yeli bende kaldı.

****
Bir bakışta ben-i gördüm yüzünde
Hayalimin izi vardı bal köpüğü gözünde
Yer almak isterdim her tatlı sözünde
Sana olan sevdalı yürek bende kaldı.

****
Yanakların kızarmıştı belli arından,
Uzaklaşamadım o an senin yanından
Umutlu olayım mı bugünden yarından,
Sana gelen aşk yolları bende kaldı.

****
Bir kor düştü yaktı benim özümü,
Senin için sakınmam budaktan gözümü,
Yaşayamam sensiz hem yazımı, güzümü
Sana bakıp yanan yürek bende kaldı.

****
Yağmurlar yağıyor oysa hava kurak
Toprak kuru bak sadece gözlerim ıslak,
Gelincik rengini almış sende al yanak,
Sana doğru akan yaşlar bende kaldı.
EY MAŞUK
 
Sana hep yazılsın istersin ey gönül,
Sen başkası için ne zaman yazacaksın,
Senin uğruna yanan gönül var,
Sen ne zaman yanıp yakılacaksın..
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol