Hediye
Evvel çok evvel önce bir genç gönlünü bir güzele kaptırmış. Gönül kaptırılırda gece mi belli olur gündüz mü belli olur. Belli olan tek şey var zaman belirsiz olur. An onu sevme anıdır. Yaşamak onla yaşamak anıdır. Hayatın tek anlamı maşuktur, sevgilidir, sevgiliye duyulan muhabbettir.
Genç gönlünü o kadar kaptırmıştır ki onu düşünmediği anı yaşanmamış saymakta o hayatı gereksiz görmektedir. Sevdiğine duygularını açar. Bu duyguların açılması, kendisine hoş sözler söylenmesi kızında hoşuna gider. Güzel söz duymak beğenilmek kimin hoşuna gitmez ki genç kızın hoşuna gitmesin. Delikanlı bu durumdan cesaret alarak sevdiğine bir hediye vermeye karar verir. Bu hediye yüreğinden gelmeli ve mutlaka ela gözlünün beğeneceği bir hediye olmalıdır. Düşünür, düşünür hangi hediyeyi verse mutlaka daha önceden başkası o hediyeyi sevdiğine vermiştir. Hâlbuki ben sevdiğime kimsenin vermediği bir hediyeyi vermeliyim diye düşünür. Kendisi çiçek olan birine çiçek verilmez ki çiçek versin. En sonunda en anlamlı hediyeyi bulur.
Genç adam sevdiğine vereceği hediyeyi bulamanın sevinci ile hemen hazırlık yapar. Hediyesini güzelce paketlettirir. Geriye sadece hediyeyi vermek kalmıştır. Hediye vermek değil sevgiliyi görmektir maksat. Sevdiğine haber verir sana bir hediyem var alır mısın diye. Kız tabii alırım hiç almaz mıyım der. Der ama hediyeyi almaya gelmez bir türlü.
Saatlerce sevdiği kızı bekleyen delikanlı bir süre sonra olduğu yere yığılıp kalır. Etraftan gelenler bakarlar ki karşılarındaki sadece cansız bir bedendir. Çevredekiler ah vah ederken içlerinden birisi derki:
"Elinde bir şey var, neymiş bakalım."
Paketi açıp bakınca delikanlının pakete yüreğini söküp koyduğunu görürler. Sevdiğine yüreğini sunmuştur. Yürek artık atmamaktadır. Sevgiliye sunulmayan yürek, yürek değildir. Aşığından gelen yüreğin atışını hissetmeyende o sevgiyi hakkeden maşuk değildir. |